DİSK, KESK, TMMOB ve TTB Kadın Temsilcileri: Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Uygulanması Devletin ve Toplumun Sorumluluğudur! Çocuk Hakkı İhlalleri Son Bulsun
COVID 19 önlemleri kapsamında eşine uyguladığı şiddet nedeni ile cezaevindeyken salıverilen Cuma Aslan’ın tahliye olduktan sonra 9 yaşındaki kızını döverek öldürmesi yapılan af düzenlemesinin kadınların ve çocukların canı pahasını yapıldığını ortaya koydu.
DİSK Kadın Komisyonu, KESK Kadın Meclisi, TMMOB Kadın Çalışma Grubu ve TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu, çocuk haklarının korunması ve bu alandaki en önemli belgelerden biri olan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin uygulanmasının devletin ve toplumun sorumluluğu olduğunu hatırlatarak, çocuk haklı ihlallerinin son bulması çağrısında bulundu. Ortak açıklama şöyle:
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Uygulanması Devletin ve Toplumun Sorumluluğudur! Çocuk Hakkı İhlalleri Son Bulsun
Son günlerde karşı karşıya kaldığımız COVID-19 Pandemisi, olağandışı bir durum olarak çeşitli düzenlemeleri gerektirmektedir. Damlacık yoluyla bulaşan, bulaşıcılığı ve öldürücülüğü yüksek olan COVID-19 hastalığından korunmak, hastalığın bulaşmasını ya da tüm toplumda birden çok hızla bulaşmasını engellemek için toplumu ilgilendiren önlemler alınmasını gerektirmektedir. Ancak ne yazık ki alınan bu önlemlerin bir fırsatçılıkla toplumun bazı kesimlerinin işlediği suçları affetmeye hatta ortadan kaldırmaya yol açtığını görmekteyiz. Defalarca Türkiye’nin gündemine getirilmiş ve Türkiye Kadın Hareketinin ve duyarlı insanların tepkileriyle yasalaşması engellenmiş olan çocuğun cinsel istismarını affeden yasa tasarısı COVID-19 salgını için alınacak önlemler kapsamında yine ele alınmaya çalışılmaktadırAralarında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin de yer aldığı pek çok uluslararası belgede, 0-18 yaş grubunda yer alan insanlar “çocuk” olarak tanımlanmaktadır. Sözleşmeyi hazırlayanlar ve imzalayanlar olarak biliyoruz ki; bireyin yaşamındaki güçlük ve sorunlarla başarılı bir biçimde baş edebilmesi, çocukluk dönemini geride bırakıp kendi yaşamını sürdürebilir hale gelmesi ya da erişkin olabilmesi için, bebeklikten başlayarak gelişiminin bütün dönemlerinde biyolojik gelişiminin tamamlanması yanı sıra, toplumsal yaşamın gerektirdiği pek çok bilgi beceriyi edinmesi, yeteneklerini geliştirmesi, gerekmektedir.
Ancak biliyor ve görüyoruz ki, çocuk yaşta olmalarına karşın, kendilerinden oldukça büyük yaşta erkeklerle evlendirilen kız çocukları kendilerini geliştirme koşul ve olanaklarından yoksun kılınmakta, ev içine hapsedilmekte, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan kadınlık ve annelik rolleri gibi yerine getirmekte zorlanacağı pek çok sorumlulukla karşı karşıya bırakılmaktadır. Kız çocuklarının erken yaşta ve kendileri hakkında özgür kararlar verme yeterliliğine sahip olup olmadıklarına bakılmaksızın, aile ve çevre baskısıyla alınan kararlar sonucu evlendirilmesi, olumsuz etkilerinin yaşamının sonraki dönemlerinde de sürdüğü her yönüyle çocuğa yönelik bir cinsel istismardır. Sonuç olarak, çocuk yaşta evlilik bir çocuğun temel haklarının ihlal edilmesi, hayatının çalınması ve geleceğe ilişkin umutlarının karartılması anlamına gelmektedir.
Öte yandan, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocukların sağlık, eğitim, barınma, güvenlik hakları ayrıntılı olarak vurgulanmakta, doğumdan 18 yaşına kadar gelişimlerinin çeşitli evrelerinde gereksinimlerinin karşılanması, bakımı, zarardan korunması, çıkarlarının savunulması ve birer erişkin olarak yetiştirilmeleri konusunda devletin ve toplumun sorumluluğu dile getirilmektedir. Bu bağlamda çocuğun özel yaşantısına, onur ve saygınlığına herhangi bir müdahale ve saldırı yapılamayacağı, bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı olduğu; devletin çocuğun yetiştirilmesi ve gelişiminin sağlanmasında sorumluluk taşıdığı, bu sorumluluğun yerine getirilmesinde çocuğun haklarının ve üstün yararının göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu; çocuğun sağlığına, bedensel, ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişimine zarar verecek geleneksel uygulamalardan korunması gerektiği belirtilmektedir. Sözleşmenin 19 ve 34. maddesinde taraf devletlerin alması gereken önlemlere de yer verilmiştir. Bu önlemler Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’nde devletin sorumlulukları ayrıntılı olarak tanımlanmıştır.
Benzer biçimde, İstanbul Sözleşmesi’nde de erken yaşta zorla evliliklerin suç olarak düzenlenmesi zorunlu kılınmaktadır
Sonuç olarak, çocuklara ilişkin sahip olduğumuz toplumsal sorumluluklarımızla, kız çocuklarının erken yaşta zorla evlendirilmelerine ve kendisine tecavüz eden cinsel saldırı failleriyle evlendirilerek failin affedilmesine yönelik her tür söylem ve yasal değişiklik girişimini kabul edilemez. Bu tür girişimler, yaratılan fiili durumlar ve fiili duruma yasal kılıf oluşturma çabaları taraf olunan çocuk ve kadın haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelere aykırıdır, bu sözleşme hükümlerinin ihlal edilmesi de ayrıca suç teşkil etmektedir. Cinsel istismar da dahil olmak üzere çocuklara yönelik her tür istismarın suç olduğu, cinsel istismar suçunun ise hangi gerekçeyle olursa olsun affedilemeyeceği asla akıldan çıkarılmamalıdır.
Devletin görevi, kız çocuklarının erken yaşta zorla evlendirilmesini engellemektir, cinsel istismar suçlularını cezalandırmak ve bu suçların gerçekleşmesini önlemektir; geleneksel, göreneksel, dinsel dogmaların ardına sığınarak suçluları cezasız bırakmak değildir. Başta çocuk yaşta zorla evlendirilme olmak üzere evrensel çocuk haklarının ihlali yönündeki her tür müdahale karşısında kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz.
DİSK Kadın Komisyonu - KESK Kadın Meclisi - TMMOB Kadın Çalışma Grubu - TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu (Haber: Davut Güleç)
İlgili Galeriler